Bilimin çözemediği 10 olguİşte hayaletlerden UFO'lara, psişik güçlerden 'deja vu'ya anlamlandırılamayan gizemli gerçekler

Aşağıdakilerden
en çok hangisi kafanızı karıştırıyor, içinizi ürpertiyor? Ya da
hangisine yürekten inanıyor, hangisine şüpheyle yaklaşıyorsunuz? İşte
bilimin bir türlü açıklayamadığı 10 gizemli olgu
Modern tıp artık pek çok hastalığın çaresini
buluyor, son 10 yılda teknolojide gelinen nokta hayal sınırlarımızı
zorluyor. Ancak bütün bu sevindirici gelişmelere karşın, evren ve bizim
güzel gezegenimiz dünya, hikmetini bir türlü çözemediğimiz sırlarla
dolu. Üstelik bu konularda yürütülen çalışmalar, araştırmalar da en
azından yakın gelecekte pek umut verici görünmüyorlar. Amerikan
LiveScience dergisinde, yüzyıllardır gizemi çözülmeye çalışılan,
varlığı ve yokluğu tartışılan, somut kanıtlara sahip olunamadığı için
‘sır’ olarak kalmayı sürdüren, bilimin bir türlü kesin ve akla yatkın
bir açıklama sunamadığı tuhaf, ürpertici, merak uyandırıcı, en çok
konuşulan ‘10 Gizemli Olgu’nun listesi yayımlandı. Hayaletlerden
UFO’lara, psişik güçlerden ‘déjà vu’ duygusuna kadar tartışılan ve bir
türlü açıklanamayan 10 fenomen sizi bekliyor.
1- Taos UğultusuABD’nin New Mexico eyaletinde bulunan küçük Taos
kentini ziyaret eden bazı turistler ve vatandaşlar, yıllardır, çöl
havasında gizemli, güçsüz, düşük frekansa sahip bir uğultu ve titreşim
duyduklarını anlatıyorlar. Bu iddiada bulunanlar, Taos vatandaşlarının
sadece yüzde ikisini oluşturuyor. Bazıları bunun çöldeki garip birtakım
akustik sorunlarından kaynaklandığını düşünürken, bazıları da bir çeşit
kitle histerisi ya da uğursuz bir sır olduğuna inanıyor. Duyulduğu
iddia edilen sese ister vızıltı, ister uğultu, ister titreşim deyin;
ister psikolojik, ister doğal, ister doğaüstü olduğuna inanın...
Hakkında bilinen bir tek gerçek var: O da şimdiye kadar hiç kimsenin bu
garip sesin kökenini ortaya çıkaramadığı.
2- Büyük Ayak Bu gizem de Amerika’dan... Yeni Kıta’da yıllar
boyunca, insana benzeyen, bol tüylü, son derece iri boyutlara sahip,
‘Büyük Ayak’ adlı bir yaratığı gördüğünü iddia eden sayısız insan
ortaya çıktı. Tüm kıta çevresinde kaydedilen iddialar eğer doğruysa,
aslında binlerce Büyük Ayak’ın yaşıyor olması gerekirdi. Ancak bugüne
kadar bu korkunç yaratığa ait tek bir ceset bile bulunamadı. Ortada
belirsiz fotoğraflar, video kayıtları ve tanıkların açıklamalarından
başka bir şey yoktu. Görünen o ki bilim mantıklı bir açıklama
getiremediği sürece Büyük Ayak da, İskoçya’nın varlığı bir türlü
kanıtlanamayan ünlü Loch Ness canavarı gibi gizemler dünyasındaki
yerini koruyacak.
3- Önsezi İster altıncı his, ister önsezi, ister kötü
hisler diyelim; hepimizin hayatımızda en az bir ya da birkaç kez garip
sezgilerimizi rehber alarak hareket ettiğimiz olmuştur. Elbette bu
karamsar hislerimiz çoğunlukla yanlış çıkar. Ancak kimi zaman kimi
insanların altıncı hisleri -ne yazık ki- doğru alarm verir. Psikologlar
bu durumu açıklarken insanların bilinçaltlarında, farkında olmadan
çevremizdeki dünya hakkında bilgi topladığını vurguluyorlar. Bu şekilde
biz aslında sadece ‘görünüşte bilmediğimiz’ bazı şeyleri biliyor ya da
hissediyoruz. Ancak söz konusu bilgiler bilinçaltımızın derinliklerinde
yaşadığı için, bunun nasıl olduğunu bir türlü anlayamıyoruz. Bu
açıklama kimileri için tatmin edici olsa da pek çok araştırmacıya göre
önsezi kanıtlanması ve üstünde çalışılması zor bir konu.
4- Asla bulunamayan kayıplar İnsanlar bazen ortadan kaybolur. Bazıları
yaşadıkları hayattan kendi istekleriyle kaçar, bazıları büyük çaplı ve
cesetlerin tanınamadığı kazalarda yitip gider, bazıları cinayet kurbanı
olur. Kayıplar ölü ya da diri bulunur. Ancak bazı insanlar vardır ki
neredeyse tek bir iz bırakmadan ortadan kaybolurlar, adeta
buharlaşırlar. 1872’de Portekiz yakınlarında bulunan ‘hayalet gemi’
Marie Celeste’in mürettebatı, Amerikan işçi lideri Jimmy Hoffa bu
şekilde kayıplara karışan insanlardan sadece bazıları. Kaybolan
insanlar, normal şartlarda polis soruşturması, itiraflar ya da tesadüf
sonucu bulunuyor. Ancak ortada hiçbir olay ve kanıt olmadığı zaman
insan ister istemez psişik detektiflerin işe ele atması gerektiğini
düşünüyor.
5- Hayaletler “Ölü insanlar görüyorum” repliğiyle zihnimize
kazınan ‘Altıncı His’ filminden, lisedeyken ev partilerinde pek
çoğumuzun katıldığı masum ruh çağırma seanslarından, çocukken masal
gibi dinlediğimiz korkulu hayalet hikâyelerine kadar ruhlar üzerine hep
konuşulur. Hayaletlerin varlığı hakkında ciddi bir kanıt olmamakla
birlikte, onları gördüğünü, onlarla konuştuğunu, onların fotoğraflarını
çektiğini ısrarla anlatan -içten ya da değil- şahitler pek çoğumuzun
yakın çevresinde bile mevcut.
6- Déjà vu Fransızca bir kelime olan ‘déjà vu’, Türkçede
‘daha önce görülmüş’ anlamını taşıyor. Açıklamak istediği durum ise
kısaca şu: Özel bir anı ya da birtakım koşulları, aynı şekilde daha
önceden de yaşamış olduğunuzu hissetme hali. Herkesin hayatında bir ya
da birkaç kez yaşadığı bu duygu, şaşırtıcı, anlaşılmaz, gizemli ve evet
ürkütücüdür. Birçok kişi ‘déjà vu’ hissini psişik bir deneyim olarak
algılar. Birçok kişiye göre ise bunlar önceki hayatlarımızdan davetsiz
çıkıp gelen anlık karelerdir. Araştırmacılar ‘déjà vu’ ile ilgili bazı
açıklamalar yapmaya çalışsalar da de bu tuhaf hissin nedeni bir gizem
olmayı sürdürüyor.
7- UFO’larUFO deyince genelde insanların aklına uçan
daireler, kısacası uzay gemileri gelse de UFO’nun açılımı
‘Tanımlanamayan Uçan Nesne’... Ve bu nedenle evet UFO diye bir şey var.
Çünkü dünyanın her tarafında, gökyüzünde ne olduğunu tanımlayamadıkları
birtakım objeleri gördüğünü söyleyen insanlar var. Ancak bu obje ve
ışıklar, aslında uçak mıdır, meteor mudur yoksa gerçekten Marslıların
son model uzay gemisi midir, bu bir türlü açıklığa kavuşamıyor.
8- Ölümden sonra hayatHayatlarında bir kez ölüme yakın deneyim geçirmiş
kişilerin bazıları, karanlık bir tünelde yol alıp, sonunda beyaz bir
ışık huzmesine kavuştuklarına dair hikâyeler anlatır. Bunlar arasında
sevdiklerinize kavuşmak, garip bir huzur hissetmek gibi daha renkli
öyküler de mevcuttur. Bu deneyimler son derece etkileyici olmakla
beraber maalesef kimse ‘öbür taraf’tan elinde bir kanıtla ya da
doğrulanabilir bir bilgiyle geri dönmeyi başaramıyor. ‘Öbür dünya’
meselelerine kuşkuyla yaklaşanlar, söz konusu deneyimlerin travma
geçirmiş bir beynin gördüğü halüsinasyonlar olduğunu vurguluyorlar.
Tabii bu nedenle de son derece doğal ve açıklanabilir olduklarını...
Ölüp de geri dönen olmadığına göre, bu konu gizemini koruyacak.
9- Duyu ötesi algıHem Doğu hem de Batı toplumlarında, bazı
insanların bir çeşit psişik güçleri olduğuna inanılıyor. Bugüne dek
psişik güçleri olduğunu iddia eden kişiler, araştırmacılar tarafından
pek çok teste tabi tutuldu. Ancak elde edilen sonuçlar her seferinde ya
olumsuz ya da muğlak ve şüpheliydi. Altıncı hissin gücüne inanan pek
çok kişi, psişik güçlerin test edilemeyeceğini, çünkü bir nedenle
kendilerine şüpheyle yaklaşanların ya da bilim adamlarının yanında
azaldığını vurguluyor. Eğer bu tespit doğruysa, bilimin psişik güçlerin
varlığını, gelecekte de ne ispat edebilmesi ne de çürütebilmesi mümkün
görünmüyor.
10- Beden/Zihin Bağlantısı Bir efsaneye dönüşen ‘plasebo etkisi’ zihinle
beden arasındaki muhteşem ilişkinin en basit kanıtı. Bu etki kendini
şöyle gösteriyor: Sahte, yani aslında ilaç olmayan bir ilaç
aldıklarından habersiz denekler, dertlerine derman olacak bir hap ya da
şurup içtiklerini ve dolayısıyla iyileşeceklerini düşündüklerinden
kendilerini çok daha iyi hissediyorlar. Üstelik etki kimi zaman bununla
da kalmıyor, tıbbi belirtilerde de bir düzelme görülüyor. Bazen de yine
bu ‘yalancı’ ilaçların işe yaradığını kanıtlamak istercesine ilacın
etkisiyle acı çekiyorlar. Plasebo deneklerine bakınca, insan ister
istemez zihni neye inanırsa bedeninin de onu yaşadığına hüküm
getiriyor. Bu inanılmaz bağlantı çok sınırlı biçimde açıklanabiliyor.
Ancak pek çok uzman, zihnin yardımıyla bedenin kendi kendini
iyileştirebilme kabiliyetinin, modern tıbbın yaratabileceği bir
‘mucizeden’ kat be kat büyüleyici olduğuna inanıyor.
TEMPO